İnsanları tedirgin eden, olan biten değil, olan bitenle ilgili inandıklarıdır.
Bilişsel terapinin büyük babası olarak görülen Albert Ellis (1913-2007)’e göre insanoğlu doğarken zihinsel açıdan irrasyonel düşüncelere meyilli olarak bir anne babanın kucağına doğar. Kendisine bakım veren, büyüten, besleyen bireylere karşı çocuk, bir duygusal yakınlık ve bağ kurar. Çocuk kurduğu bu bağ ve bilişsel seviyesi sebebiyle anne ve babasının doğrularını yanlışlarını sorgulamaz, ebeveynlerin tepkilerini, yaptıklarını ve söylediklerini anlamasa da, onlara İNANIR. Hayatı, olayları ve kişilieri, hatta kendi benlik algısını anne ve babasının
• dünyaya bakan gözleriyle,
• insan ilişkilerine ve yaşadıklarına verdikleri tepkilelere göre anlamlandırır ve yorumlar.
Bu dönemde „ön kabullerin“ aktarımı çocuğun kişiliğinin kökleşme ve kalıplaşma süreci olduğundan dolayı son derece önemlidir. Daha sonraki eğitim süreçlerinde de önemli bulduğu ve duygusal yakınlık hissettiği öğretmenleri ve eğitmenlerin çocuğun kişiliğinin oluşması üzerinde etkisi vardır. Ancak en önemli etki her zaman anne babanın çocuk üzerindeki etkisidir. Çocuk kendisinin bağ kurduğu ve tek güvendiği ötekinin (Anna-Baba-Bakıcı) duygu ve düşünce kalıplarını kendi psikolojik dünyasının inşası için bir dayanak noktası olarak görür. Bu ilişkiler ağında çocuk, gelecek adına kendi duygu, düşünce ve davranış kalıplarını geliştirir. Artık çocuğun (bireyin) kendiyle, başkalarıyla ve dünyayla ilgili İNANDIĞI katı bir kurgusu vardır. Dışarıda varolan gerçekliği kendi inançlarından ve ön kabullerinden oluşan bu katı heykelin merceğinden geçirerek algılar ve degerlendirir.
Asimilasyon
Daha sonraki hayatında da insan bu heykelimsi duygu, düşünce ve davranış kalıplarının kolay kolay dışına çıkamaz. Dünyayı bilme ve insanları tanımada bu kalıpların etkisi son derece önemlidir. Farklı his ve düşüncelere karşı ise daima ürkek ve yabancıdır. Hatta çoğu zaman ömrünü çarpık da olsa – kendi inandığı bu putun duygu, düşünce ve davranışlarının doğruluğunu teyit etmek ve kanıtlamak için sarf eder. Çünkü ancak inandığı doğrularla kendi varlığını sürdürebileceğini düşünür. Insanların oluşturduğu bu kişilik şemaları o kadar belirleyicidir ki, farklı ve yabancı olanı kendi duruş ve varlığı için tehdit olarak algılar. Dışarıdan içeri sızan yeni ve yabancı bilgi, ve inançlar, onun bildiklerini ve inandıklarını degiştirmesine müsade etmez. Aksine olan biteni inandıklarını doğrulayacak şekilde yorumlar ve teyid eder (Asimilasyon). Zira insan iç dünyasında dengesizlik meydana getiricek her türlü sorgulamaya kapalıdır. Çünkü bu aynı zamanda konfor alanını terk etmek manasına gelmektedir. Fakat bu asimilasyon, kendi ruhunun heykelinin içinden çıkamama sebebiyle anı ve gerçekleri yaşamak, görmek adına çoğu zaman insana hayatı zindan edebilir. Hatta bazen ağır psikolojik rahatsızlıklarla bir ömür geçer ama insan o kendi benlik putunun çarpık duygu, düşünce ve davranış kalıplarından kurtulma cesaretini gösteremez.
Accomodation
Bilişsel davranışçı terapi (Kognitive Verhaltenstherapie)
sağlıklı ve özgür yaşamasına yardımcı olur. Bir yönüyle kendi iç dünyasını, hayatın kendi gerçeklerinin dizayn etmesine müasade eder (Accommodation).
Hedef kişinin başını derde sokan, onu rahatsız eden, dünya, kendi ve başkalarıyla olan duygu, davranış ve düşünce kalıplarını sorgulaması,
Ancak insan, klasik psikanalizin öne sürdüğü gibi bu çocukluk döneminde geliştirdiği irrasyonel kalıplarının kölesi ve kurbanı olmak ya da öyle kalmak zorunda değildir. Yani insanı, çocukluk dönemine hapsetmemiz gerekmiyor. Çünkü insan aynı zamanda iradesi ile geçmişin sağlıksız duygu, düşünce ve davranış kalıplarından çıkabilecek ve içindeki kendi putunu kırabilecek özgürlüğe sahiptir. Sadece içinde bulunduğu konfor alanından çıkıp yeni bir dünyaya adım atmaya cesaret etmelidir.
Cocukluk dönemlerinde oluşan şemaları aşmak için psikolojide çeşitili yöntemler geliştirilmiştir. Freud´un kurduğu psikoanaliz yöntemi bunların en tanınanlarından. Ancak günümüzde insanı daha bütüncül ele alan Bilişsel Davranışçı Terapi (Kognitive günümüzdeki Verhaltenstherapie) insanın hayatta karşılaştıgı davranış problemlerini çözmede daha yaygın olarak kullanılmaktadır.
Bilişsel Davranışçı Terapi diğer terapi ekollerine kıyasla danışanın terapi sürecine aktif bir şekilde dahil olmasını zorunlu görür ve her bireye, kişiye özel bir yaklaşım sunar. Danışan, terapi sürecinde hangi metot ve yöntemin ne için uygulandığını öğrenir. Bu ekolün teori veterapist yönteminin gözlem ve deneye dayalı olması onu diğer psikoterapi ekollerinden farklı kılan en önemli özelliğidir. Bilişsel Davranışçı Terapi bilimsel psikolojiye, uzmanlık bilgisine ve çok yönlü metedolojik uyulamalara dayanması itibariyle bu gün en popüler terapi yöntemi haline gelmiştir.
Terapiye başlarken ilk etapta ayrıntılı bir şekilde problem analizi yapılır ve tanı tespiti doğrultusunda süreç ilerler. Terapist için önemli olan problemin oluşumunu ve danışanın içinde bulunduğu şartları, tutum ve alışkanlıkların danışanın şikayetlerini nasıl besleyip büyüttüğünü anlamaktır.
İkinci adım ise, danışan için bir terapi hedefinin belirlenmesidir. Terapist hedefi danışmanla birlikte belirler. Terapist bu aşamada danışanın içinde bulunduğu zorluğu, danışanın duygusal ve sosyal becerilerini, taleplerini ve ihtiyaçlarını gözönünde bulundurur.
Terapinin hedefleri belirlendikten sonra terapist, danışana bazı teknik ve stratejik öneriler sunar. Örneğin:
Her seansta yukarıda örnek olarak verilen teknikler, tespit edilen sorunun çözümü için hayata geçirilmeye çalışılır. Bu terapinin amaçlarından birtanesi seanslarda öğrenilen teknik ve stratejilerin, günlük hayatta da uygulanmasıdır. Bu sebeple terapist, danışana ev ödevi verir.
Ev ödevleri bu bağlamda Bilişsel Davranışçı Terapinin en önemli bileşenlerindendir. Ayrıca tedavinin başarıyla sonuçlanması adına hayata geçirilen her tekniğin teyidi yapılır, uygulanan terapinin danışanı hedefine yaklaştırıp yaklaştırmadığı danışanla birlikte süreç içerisinde sorgulanır.
Terapinin başarısı için danışanın düzenli olarak terapiye gelmesi, seanslar esnasinda verilen ev ödevlerini yapması ve seanslarda aktif olarak birlikte çalışması gerekir. Bu nedenle danışan, terapi saatlerinin dışında terapinin başarısı adına sorumluluk almalı ve kendine zaman ayırmalıdır.
Hocam size teşekkür borçluyuz.. iyi ki sizi tanımışım
Serpil
Bugün de bir arkadaşa bahsettim, kendime yapabileceğim en büyük iyiliği bu seminere katılmakla yaptım. Mutlaka herkese tavsiye de ediyorum,.
Feride
Bu seminerler sayesinde çocuğumu ve en başta aslında kendimi anlıyorum, ve genel olarak insan psikolojisi hakkında bilgi edinmek çok değerli, gerçekten teşekkürler...
Sinem
Empati ve gözlemleme yeteneğim gelişti, bu sayede hem kendime hem de ilişkide olduğum insanlarla analitik bakma yetisi geliştirdim. Emeklerinizze sağlık hocam.
Aslı
Bugünkü seans benim için çok anlamlıydı. Kendimi daha iyi anlamama yardımcı oldu ve hala üzerinde düşünüyorum. Farklı bir bakış açısıyla çıktım und ich hoffe, dass ich diesen klaren Verstand auch beibehalten kann....
Aylin
Laxenburger Straße 2D/1/4
1100, Wien
Pazartesi– Perşembe
Saat 14:00 – 18:30
(+43) 664 25 70 282 office@onursentepe.at